Tuesday, March 24, 2009

TALAT PAŞA'NIN EVRAKI DA TEHCİR TARTIŞMASINI BİTİRMEYECEK

Kemal Çiçek, Radikal Gazetesi

13 Mart 2009

Tehcir bölgelerine ulaşan Ermeni sayısının 1 milyonu geçtiği belgeler ve konsolos raporlarına göre sabittir. Yayımlanan belgeler tehcirin resmini elde etmeye olanak vermemekte, Bardakçı’nın pek çok kez iddia ettiği gibi Talat Paşa’nın ‘metruk evrakı’ da tehcir hakkındaki tartışmaları bitirmeyecek.

Murat Bardakçı’nın Talat Paşa’nın özel arşivinde bulunan belgelerden seçerek hazırladığı eser, sonunda New York Times gazetesine de konu oldu. Sabrina Tavernisa adlı muhabir haberinde kitabın akademik çevreleri sessizliğe boğduğunu iddia etti. Halbuki bu eser, içerdiği belgeler ve yazarın önsözünde değindiği bazı noktalar sebebiyle basınımızda ve akademik çevrelerde çok büyük bir yankı uyandırmıştı. Ancak yazmış olduğumuz tenkit, akademik prosedür gereği henüz yayımlanmadığı için biz de sessiz kalanlar arasında suçlandık.
New York Times’ın haberi karşısında bu özetin yayımlanması farz oldu.

Önsöz hariç beş bölümden oluşan bu eser, her ne kadar Ermeni tehciri ile ilgili bilinenleri tersyüz edecek bir eser olarak sunulsa da, aslında eserin tamamı Balkan savaşları sonrasında Anadolu’daki mülteci hareketlerini sayılar ve grafiklerle ortaya koymaktadır.

Kanaatimizce yazarın vurguladığının tam tersine eserdeki belgeler arasında en orijinal ve önemli olanlar Balkan Savaşı öncesi ve sonrasında Anadolu’ya gelen muhacirlerle ilgilidir. Bu belgeler bu konudaki literatüre kesinlikle önemli bir katkı yapacaktır. Ancak biz burada ilgi alanımız gereği ve elbette Murat Bardakçı’nın Ermeni tehciri ile yeni ve çok önemli belgeler yayımladığı şeklindeki vurgusu sebebiyle sadece tehcirle ilgili belgeler hakkında kısa bir değerlendirme ile yetineceğiz.

Talat Paşa konuştu tarihçiler sustu mu? Öncelikle eserde yayımlanan belgeler arasında az sayıda da olsa Ermeni nüfusu ve tehcir sonrasında sevk olunan Ermenilerin sayısı, tahliye ve iskân bölgelerini gösteren çok önemli belgeler ile haritalar bulunduğunu vurgulamak gerekir. Ancak bu eserin Ermeni tehcirinin aydınlığa kavuşmasını sağlayacak nihai bir belgeler demeti içerdiği iddiası pek de isabetli değildir. Buradaki belgeler sadece Muhacir İdaresi’nin bütün faaliyetleri hakkında genel bir fikir edinmesi için Talat Paşa’ya takdim edilen belgelerden oluşmaktadır ve mesela Oral Çalışlar’ın anladığı şekilde “Resmi hesaplara göre Tehcir’den sonra Osmanlı İmparatorluğu’ndaki Ermenilerin sayısı 972 bin azalmıştır” şeklinde bir değerlendirmeye olanak vermemektedir.

Bu yanlış değerlendirmelerin sebebi aslında Sayın Bardakçı’nın önsözünde yazdıkları olsa gerektir.

Sayın Bardakçı eserin önsöz kısmında (s.12) Ermeni tehciri ile ilgili yayımladığı
belgelerin Hürriyet gazetesinde yayımlandığı zaman çok büyük ses getirdiğini belirttikten sonra o dönemde kendisine yöneltilen eleştirilere üstü kapalı yanıt vermekte ve ‘tehcirin mimarının’ ilk kez konuştuğunu iddia etmektedir. Sayın Bardakçı’nın Hürriyet’teki ‘Talat Paşa’nın Kara Kaplı Defteri’ başlığı ile yaptığı yayına o dönemde yapılan en önemli itiraz, defterin ve özellikle tehcir edilen Ermenilerle ilgili belgedeki el yazısının Talat Paşa’ya ait olmadığı idi.

Sayın Bardakçı bu itirazı kabul etmiş görünmekte, ancak Talat Paşa’nın ilk defa konuştuğu şeklindeki tespitinde ısrar etmektedir. Halbuki Enver Bolayır’ın 1946 yılında yayınladığı hatıratta da Talat Paşa hem tehcir hem de döneme
ait diğer havadise dair ne düşündüğünü zaten söylemiştir. Hatta Stanford J. Shaw ‘From Empire to Republic’ adıyla yayınlanan beş ciltlik eserinin 1. cildinde Rauf Orbay’a dayanarak yine Talat Paşa’nın tehcir hakkındaki görüşlerine yer vermiştir.

Arşiv ve arşiv sahibi

Sayın Bardakçı, elbette Paşa’nın özel arşivindeki evrakın ilk defa basılmasıyla, Talat Paşa’nın ilk defa konuştuğunu iddia etmenin başka bir şey olduğunu bilmektedir, ama o bu şekilde araştırmasını daha çekici kılmayı tercih etmektedir. Bardakçı’ya katılmadığımız diğer bir nokta da şudur:

Elbette bu tür belgeler maiyet mensupları tarafından hazırlanmış olsa da ilgili devlet adamlarına takdim edildiği andan itibaren o belgeler artık o devlet adamının arşivine aittir. Ancak, arşivde bulunan her malzemeye o arşiv sahibi katılıyor diye bir iddia çok doğru olmaz. Her türlü malzeme arşivde bulunabilir. Orada yazan her şeye Talat Paşa’nın katıldığını söylemek doğru değildir.

Sayın Bardakçı’nın önsözünde yazdıkları Türkiye’de 1915 olayları ile ilgili özellikle son yıllarda çıkan literatürü haksız olarak küçümsemekte, Türk yazarların özel arşivlerin önemini göremediklerini belirtmektedir (s. 16). Hâlbuki pek çok tarihçi bilinen özel arşivleri kullanarak dönem ve aktörleri hakkında yüzlerce çalışma ortaya koymuştur. 1915 tehciri ile ilgili eldeki veriler ışığında toplam sayılara dayalı araştırma yapılmadığını iddia etmek de doğru değildir. Pek çok yerli ve yabancı araştırmacı bu konuda onlarca eser vermiştir.

Ancak paylaşılmayan ve kişiye özel arşivlerde tutulan belgelere ulaşılamaması bilimsel açıdan bir eksiklik olarak değerlendirilemez. Yazarın Ermeni sorunu ile Türk tarihçilerinin yetersizliğini ortaya koymak için yaptığı alıntılar (Bkz. s. 14) ilgili literatüre gazete başlıklarından ibaret bir aşinalık içinde olduğunu göstermektedir. Bu arada soykırım tasarılarının 17 ülke parlamentosunda kabul edildiği şeklindeki tespiti (s. 15) yanlıştır, doğrusu 19 ülke olmalıdır.

Rakamlar sürpriz değil, şaşırtıcı da

Bu eserde bir kısmı ilk kez yayımlanan Ermeni tehciriyle ilgili belgelerin önemi ve literatüre yapacağı muhtemel katkıları hakkındaki tespitlerimize gelince; eserde yer alan ve Bardakçı’nın da üzerinde önemle durduğu, hatta tehcir edilen Ermeniler hakkında tek doğru belge gibi sunduğu belge 1. bölümde 77. sayfada yer almaktadır. Bu belgede sevk olunan Ermeni miktarı 924?bin 158 olarak vilayetler bazında verilmektedir.

Bu belgenin, yazarın iddia ettiği gibi tehcir araştırmalarında bilgileri değiştirecek bir etki yaratmadığı aynı yazıyla benzer bir belgenin ATASE tarafından yaklaşık üç yıl önce yayımlanması sonrasında görülmüştür. Şu var ki Bardakçı tarafından yayımlanan istatistik aynı kalemden çıkmakla birlikte daha geç tarihli olmalıdır. Çünkü ATASE belgesinde sevk olunmamış görünenler 413 bin 067 olmakla birlikte, Bardakçı’nın yayımladığı belgede sevk olunmuş görünenler ilave olunduğunda 810.729 olmaktadır.

Kısacası, Bardakçı’nın iddiasının aksine sevk olunan Ermenilerin sayısının yüksek olması ‘Türk okuyucuya tahmin ettikleri miktardan daha yüksek’ (s. 13) gelmemiştir. Yazarın da belirttiği gibi tehcir ‘geniş çaplı bir yer değiştirmedir’ ve bu rakamın içinde Anadolu içerisinde bir ilden bir ile yapılan sevkiyat dahildir. Başka bir deyişle bu rakam örneğin Van’dan İzmit’e, İzmit’ten Kütahya’ya veya Kütahya’dan Afyon’a yapılan tehciri de içinde barındırmaktadır. Dolayısıyla Bardakçı’nın yayımladığı bu belge, örneğin bizim eserimizde verdiğimiz 700 bin civarında sevk olunan Ermeni olduğu şeklindeki bilgileri değiştirmemektedir.

Maalesef yazarın belge hakkında yaptığı ilk değerlendirmeler (Hürriyet 25-27 Nisan 2005), diasporanın bazı Ermeni tarihçilerinin söz konusu rakamı Suriye ve civarına yapılan Ermeni tehciri şeklinde anlamalarına sebep olmuştur. Halbuki Bardakçı tarafından yayımlanan belgede çok sayıda tutarsızlık vardır. Bir örnek vermek gerekirse; Ankara Ermeni nüfusunun tamamı (47 bin 224) sevk olunmuş görülmektedir ki bu yanlış olmalıdır. Ankara Katolik ve Protestan Ermenilerinin yerinde bırakıldıkları konusunda şüphe yoktur. Yine Bardakçı’nın yayımladığı belgede birçok vilayetin Ermeni nüfusu ile sevk olunan nüfus aynıdır. Bu vilayetlerden yine Canik, Halep, Adana gibi vilayetlerde kısmi sevk yaşandığı bilinmektedir. Bunun açıklaması şudur: Yayımlanan liste sadece Gregoryen Ermeni nüfusuna aittir.

Bu tespiti yaptıktan sonra 77. sayfada yayımlanan belgenin tehcir ile ilgili bilgilerimize önemli bazı katkılar yaptığını da belirtmek yerinde olacaktır. Örneğin ATASE tarafından yayımlanan belgede (C.I. s. 444) Konya vilayeti eksiktir. Burada ise rakam 4 bin 381 olarak verilmektedir. Buna karşılık eserdeki belgede de Van vilayeti eksik iken, ATASE belgesinde vardır. İki belge arasında sevk olunan sayılar birbirinden çok az da olsa Erzurum, İzmit, Trabzon gibi bazı yerlerde farklıdır.

Metrûk yetimler ve metrûk Ermeni malları meselesi... Eserde yayımlanan ve tehcirin farklı yanlarını ortaya koyan belgelerde de pek çok yoruma muhtaç rakam vardır.

Örneğin eserin 89. sayfasında yer alan ‘Ermeni Eytamı’ (Ermeni Yetimleri) ile ilgili belgedeki yetim çocuk sayısı çok azdır. Muhtemelen bu sayılar; devletin yardımıyla devletin kurumlarında, devletten aldıkları yardım karşılığında yabancı okul ve bakım evlerinde bakılan veya para karşılığı Müslüman hanelerine dağıtılan Ermeni yetimleri kapsamaktadır.

Yine örneğin 91. ve 93. sayfalarda verilen ‘Ermenilerden Metrûk Boş Haneler Mikdarı’ ile ilgili sayılar da çok düşüktür ve büyük bir olasılıkla belgenin hazırlanış tarihi itibarıyla muhacirler, askerler veya devlet memurları tarafından resmen teslim alınmamış olan boş Ermeni evlerinin sayılarını göstermektedir. Bu istatistiklerin tehcir edilen Ermenilerle ilgili veriler yerine, muhacirlerin iskânı ile ilgili veriler arasında yer alması bu tahminimizi güçlendirmektedir. Bardakçı’nın yayımladığı ve yanlış değerlendirmelere yol açabilecek belgelerden birisi de ‘istimlâk olunan arazi ve çiftlik?’ hakkındadır. Önemle vurgulanmalıdır ki 97-99. sayfalarda yer alan belgeler Osmanlı ile savaş halinde olan ülkelerin vatandaşları olan Rum, Ermeni ve ecnebilere ait olup, devlet tarafından el konulan arazi ve çiftlikleri göstermektedir. Bu istatistikler kesinlikle tehcir edilen Ermenilerin geride bıraktıkları mallar (emlak-ı metrûke) listesi değildir. Buna mukabil 101. sayfadaki istatistikler Ermeni ve Rumların tehcir edilmesi sonrası boş kalan ve kayıt altına alınan mülklerdir. Bunlar emlak-ı metrûke olarak kaydedilmiş olup, devletin el koyduğu mallar değildir.

Ancak bu listenin eksik olduğu açıktır. Örneğin Adana çiftlikleri burada kayıtlı değildir. Kayda geçirilen diğer vilayetlerin listesinin tam olduğunu ispatlayan bir kayıt da yoktur. Bu nedenle listedeki çiftliklerin henüz üretim için kimseye dağıtılmamış ya da iskâna açılmamış çiftliklerin listesi olma olasılığı yüksektir. 103. sayfadaki Ermenilerin üzerindeki maden işleme imtiyazları hakkındaki belge tarihsiz olduğu için yorumlanması zordur. Bu listenin tehcir edilen Ermenilere ait maden imtiyazlarını göstermesi olasılığı daha yüksektir.

Doğru okunan yanlış anlaşılan tablolar...

Eserin 2. bölümünde yer alan ve Ermeni tehcirinin vilayetlere ve livalara göre dağılımını gösteren cetveller yukarıda da değinildiği gibi ATASE tarafından yayımlanan belgeden (C. I., s. 445) çok az da olsa farklıdır. Listedeki bazı sayıların sonradan güncellendiği anlaşılmaktadır. Bu listede 1915 itibariyle nüfus (s.109) verilerinin tehcir öncesi kesin nüfus sayımını gösterdiğini düşünmek mümkün değildir. Bununla birlikte listeleri hazırlayan idarecilerin yerli ve yabancı Ermeniler ayrımı yapması da ilginç bir detay olarak belgelerde dikkat çekmektedir. Sayın Bardakçı ‘Yabancı Ermeniler’ kategorisini ‘başka yerlerden buraya sevk edilenler’ şeklinde değerlendirmektedir ancak bu yorum çok tartışılabilir. Çünkü Osmanlı nüfus dairesi bir kişi (burada Ermeniler söz konusu da olsa) 30 yıl dahi bir kazada yaşasa, nüfus kaydını oturduğu yere nakletmediği sürece kendisini yabancı ahali olarak kaydetmektedir. Bu yüzden yabancı kategorisini dışarıdan buraya tehcir edilen Ermeni şeklinde yorumlamak her zaman gerçeği yansıtmayabilir.

Diğer taraftan ‘ahir mahallerde’ kategorisi mevcut iskân yeri kesin olarak belirlenen Ermenileri göstermektedir. Önemli bir nokta da bu listelerde ihtida eden Ermenilerin veya ihtida başvurusu sonuçlandırılmamış olanların belirtilmemesidir. Halbuki elimizde bazı kazalar için bu kişilerle ilgili listeler vardır. Örneğin Amasya ve Merzifon’da Ermeni nüfusun yüzde 17’si ihtida etmiş ve resmi yetkililere başvurmuştur. Yine misyonerler tarafından Müslümanlaştırmak amacıyla Müslümanların yanına yerleştirildiği iddia edilen ve sayıları bazı kaynaklarda 90 bin olarak verilen Ermenilere ait bir veri de Talat Paşa’ya teslim edilen listelerde yer bulmamıştır.

Öte taraftan örneğin Zor’a tehcir edilen (Resulayn dahil) Ermeni sayısının (s. 131) belgenin hazırlandığı (Bardakçı’ya göre 1916 sonları ya da 1917 başları) tarihte sadece 6 bin 979 olarak verilmesi çok sayıda ölüm meydana geldiği şeklinde yorumlanabilir. Bu yorumu yapmak için başka bir sebep de Amerika’nın Halep konsolosunun 1916 yılı şubat ayında hazırladığı listede Zor Mutasarrıflığı ve civarında 300 bin Ermeni sürgün görünmektedir. Bu kadar insanın yıl sonunda yok olması farklı anlamlar yüklenmeye müsaittir. Bu tür karşılaştırmaları diğer yerler içinde yapmak ne yazık ki mümkündür.

Her ne kadar Bardakçı’nın da doğru bir şekilde işaret ettiği gibi, yayımlanan belgelere bakarak tehcir öncesi ile sonrasında tespit edilen nüfus arasındaki farkı, doğrudan kayıplar olarak çıkarsamak yanlış olsa da, pek çok tarihçi ve amatör tarihçiliğe soyunan köşe yazarı kolaycı bir yaklaşımla veya kasıtlı olarak bu çıkarımı yapmaktadır. Halbuki Trabzon, Erzurum, Bitlis ve Van’dan Rusya’ya veya başka ülkelere kaçanlar ‘sevkolunan Ermeniler’ için hazırlanan listeye girmemişlerdir. Bunların sayısı ise Ermeni kaynaklarına göre bile 350 binden az değildir. Dolayısıyla başta Van olmak üzere tehcir edilmiştir hanesinde ‘0’ yazan pek çok il bu gözle okunmalıdır.

Diğer taraftan Van ve Sasun isyanları sırasında ölenler de listede yoktur.
Kaldı ki s. 109’daki listede muaf ermeni sayısı 284.157 gözüküyor. Aynı belgenin notlarında yüzde 30 artırımın makul olduğu belirtiliyor ve 350-400 bin muafın normal sayı olduğu belirtiliyor ki bu rakam misyoner raporlarıyla uyumludur.

900 bin Ermeni yok mu oldu?

Toplamda ise tehcir bölgelerine ulaşan Ermeni sayısının bir milyonun üzerinde olduğu resmi Osmanlı belgeleri ve konsolos raporlarına göre sabittir. Bu itibarla, kısaca ifade edersek, burada yayımlanan belgeler tehcirin tam bir resmini elde etmeye olanak vermemekte, Bardakçı’nın pek çok kez iddia ettiği gibi Talat Paşa’nın ‘metrûk evrakı’ da tehcir hakkındaki tartışmaları bitirmeyecektir.
Bununla birlikte belgelerin herhangi bir şekilde değerlendirilmeden okuyuculara sunulduğu bu eserden sonra, tehcir öncesi Ermeni nüfus (1 milyon 500?bin) ile 972.246 kişi olan tehcir sonrasındaki nüfus (Bkz. s. 109) arasındaki fark (Lepsius’un 1 milyon 845 bin rakamını kabul eden) kolayca yaklaşık 900 bin kişinin öldüğü şeklinde Türk kamuoyuna, akademik araştırmaların hâlâ devam ettiği bir konu hakkında doğru olmayan bir tablo sunacaktır.



Prof. Dr. Kemal Çiçek - Radikal Yayın Tarihi : 13 Mart 2009 Cuma 15:55:14

Bardakçı, Talat Paşa ve tarihçilik

Ali Bayramoğlu

29 Eylül 2005, Yeni Şafak


Kimi gazetelerin ve gazetecilerin kimi kritik konularda keyfi bir şekilde kamuoyu oluşturması bu ülkenin hayrına olmuyor.

Gerçeklerden kopuk, aşırı yanlı haberler, toplumsal ve siyasi kutuplaşmaları oldum olası beslemiştir.

Ermeni Sempozyumu`na ilişkin tartışmaların da bu tür yayınlar sonunda ne tür kutuplaşmalar ürettiğini görüyoruz. Dün bu durumun tipik bir örneğine, Murat Bardakçı`nın yazısına değinmiştik.

Bardakçı toplantıya katılanların birçoğu arşivci olduğunu halde, toplantının arşive ayağını atmamış kişileri biraraya topladığını iddia ediyordu.

Toplantıda soykırım fikri katılımcıların çoğunluğu tarafından reddedildiği halde tersi olmuş gibi bir yayın yapıyordu.

Bu tür iyi niyetten yoksun yaklaşımlar (Bardakçı tarihçi olduğunu iddia ettiğine göre örneğin Mete Tuncay`ın, Fikret Adanır`ın, Selim İlkin`in, Fuat Dündar`ın Ethem Eldem`in arşivlerde çalışmakla tanındığını bilir elbet) sadece ucuz bir gazeteci popülizmini ifade etmiyor. Aynı zamanda bu tür toplantılara katılanları töhmet altında bırakıyor.

Üstelik Bardakçı bunu sadece gazeteci değil, tarihçi sıfatıyla da yapmaya kalkıyor.

Dün bu duruma itiraz ederken şunu söylemiştik:

`Belgeleri ve olayları arka arkaya yığmakla tarihçi olunmaz. Tarihçilik belli bir yöntem, sistematik bir bilgi birikimi ve bakış açısı gerektirir. Belgeleri ya da verileri doğrulayabilecek, belli bir çerçeve içinde anlamlandırabilecek bir donanım icap ettirir. Tarihçilik her şeyden önce tarihe bakmayı `bilmek` demektir. Sorun işte bu...

Bardakçı`nın anlamadığı ve olmadığı da bu...

Nitekim Bardakçı gazetesindeki köşesinde bol bol belge yayınlar. Bir belge avcısı ve biriktirici olduğu doğrudur. Ne var ki yayınladığı belgeleri ya bugün yaşanan kimi durumlarla tarihi benzerliklere işaret etmek için kullanır ya katı bir devlet savunuculuğu içinde keyfi bir bağlama oturttur ya da `bakın bende ne tür belgeler var` diyerek havada bırakır.

`Ermeni toplantısına ilişkin olarak onların belgesi yoktu, benim var` diye yayınladığı `Talat Paşa`nin tehcir notları` buna tipik örnek...

Belge var da, belgenin anlamı ne?

Bardakçı`nın yayınladığı belgede bir çizelge var. Bir de çizelgenin altına düşülmüş notlar var.

Talat Paşa`nın tuttuğu çizelgeye göre tehcir öncesi Ermeni nüfusu 1.112.614 kişi... Tehcir sonrası toplam Ermeni nüfusu ise Suriye, Halep, Der zor, Musul dahil 284.158 kişi...

Aradaki fark: 828.456 kişi...

Notlarda ise şöyle deniyor:

`Mevcut nüfus tamamen kaydedilmediği için, gerçek miktar 1 milyon 500 bin kadar olacağı gibi, bugün bulunan ve yukarıdaki listede görülen yerli ve yabancıların 284 bin 158 sayısına, ihtiyaten % 30 kadar ilave yapmak gerekir. Bu takdirde gerçek mevcut 250 bin ile 400 bin arasında bulunmuş olur...

Bu durumda ise tehcir öncesi ve sonrası arasındaki Ermeni sayısı farkı 924.000 kişi... Özetle Talat Paşa`nın iddiasına göre Osmanlı topraklarında yaşayan Ermenilerin ortalama yüzde 75'i dokuz ay içinde ortadan kaybolmuştur. Rakamla ifade edilecek olursa çeşitli listelere göre değişen bir şekilde en az 750.000.000, en çok 1.100.000 Ermeni buharlaşmıştır...

Bardakçı`ya suçunu biraz hafifletmek için biraz yardımcı olalım:

Kaynaklara göre 100.000 civarında Ermeni Rusya`ya kaçmış, 150.000`i Batı`ya göç etmiş, 100.000 kadarı Müslümanlaşmıştır...

Dolayısıyla gerçekten kayıp olan Ermeni sayısı 400.000 ila 750.000 arasındadır.

Ne oldu bu Ermenilere?

Bu soruyu yanıtlaması gereken kişi Bardakçı...

Eğer Bardakçı bu haliyle Ermeni Sempozyumu`na gelip bu belgeyi sunsaydı, bu, herhalde Ermeni soykırımı tezlerini doğrulayan ana belge ve tez olarak kabul edilirdi.

Evet.

Sadece belge toplamakla tarihçi olunmuyor...

Tarihçi olmayan belgeciler bir anda iddia ve niyetlerinin tersi tezlerin sahibi olabiliyorlar.

'Murat Bardakçı amatör tarihçi bile değil'

"Murat Bardakçı amatör tarihçi bile değil" diyen Türk Tarih Kurumu'ndan Çiçek, Bardakçı'nın kitabındaki Ermenilerle ilgili skandal yanlışı açıkladı.

Tarihçi Murat Bardakçı imzasıyla çıkan 'Talat Paşa'nın Evrak-ı Metrukası' isimli kitap, Türk Tarih Kurumu'nu çileden çıkardı.

Kitapta 1915'teki tehcirin ardından 924 bin Ermeni'nin ölmüş gibi gösterildiğini belirten TTK Ermeni Araştırmaları Başkanı Prof. Kemal Çiçek, "Bardakçı amatör tarihçi bile değil" diye konuştu...

Tarihçi ve yazar Murat Bardakçı'nın Ermeni tehcirinin mimarı İttihatçı Talat Paşa'nın özel belgelerine dayanarak hazırladığı 'Talat Paşa'nın Evrak-ı Metrukası' isimli kitabına Türk Tarih Kurumu'ndan (TTK) sert tepki geldi. Bardakçı'nın kitabında 924 bin Ermeni'nin ölmüş gibi gösterildiğini öne sürerek tepki gösteren TTK Ermeni Araştırmaları Masası Başkanı Prof. Dr. Kemal Çiçek, Bardakçı için 'amatör tarihçi' dedi.

Bardakçı'nın imza attığı kitaptaki katkısının kitabın ön sözünü yazmaktan ibaret olduğunu kaydeden Prof. Çiçek, "Tarihçilik belgeleri Latin harflerine çevirmek değildir. Tarihçilik bulmuş olduğunuz belgeleri tarih ilminin metodolojisine uygun bir şekilde yazılmış diğer eserlerle karşılaştırarak ortaya koymaktır. Böyle rakamlar, tablolar ortaya atılıp, 'yorum okuyucuya bırakılmıştır' demek tarihçilik değildir, amatör tarihçilik bile değildir" diye konuştu.

BÜYÜK BİR HATA VAR

Bardakçı'nın yayımladığı Talat Paşa belgelerinin tehcir öncesi 1,5 milyon olan Ermeni nüfusunun 924 bin azaldığını göstermesi bakımından önemli olduğunu vurgulayan Çiçek, bu insanların hepsinin ölmüş gibi gösterilmesinin ise büyük bir hata olacağını kaydetti. Çiçek, 1915'te hazırlanan Genelkurmay belgelerinde 413 bin Ermeni'nin sevk edildiğinin görüldüğünü belirterek Bardakçı'nın yayınladığı belgenin 1917'e ait olduğu için rakamın daha yüksek olduğunu kaydetti. Talat Paşa'nın belgelerinde Osmanlı coğrafyasındaki tüm göçlerin gösterildiğini belirten Çiçek, tehcir edilen Ermenilerin son olarak nerde kaldığına ilişkin bir belge bulunmadığını da ifade etti.

Ermeni araştırmalarına devlet önem vermiyor

Prof. Dr. Kemal Çiçek, Ermeniler’in 1915'ten yüz yıl sonra bile sözde soykırım iddiasını tüm dünyaya kabul ettirmek için var güçleri ile çalıştıklarını söyledi.

Türkiye'deki çalışmaların yetersizliğinden yakınan Çiçek, devletin bu konuya gereken önemi vermediğini söyledi. Ermeniler’in ABD'deki 4 büyük üniversitede araştırma merkezleri olduğunu ifade eden Çiçek, bu 4 merkezde onlarca akademisyenin tam zamanlı olarak çalıştığını, onlarca öğrenciye de 1915 araştırmaları için burs verildiğini kaydetti.

Türk Tarih Kurumu teşkilat yasasının çıkmaması nedeniyle kurumun tam verimli çalışamadığını anlatan Çiçek, Türkiye'deki birkaç üniversitede bulunun Ermeni Araştırmaları Merkezleri'nin de yetersiz olduğunu belirtti. Çiçek, YÖK Kanunu'nun bu merkezlerde kadrolu akademisyen çalıştırılmasına izin vermemesinden ve yeterli sayıda araştırmacının bulunmamasından yakındı. Çiçek, “Üniversitede hem ders verip hem de araştırma yapmak çok zor” dedi.

Göç edenler 924 binin içinde

Avrupalı tarihçileriln Murat Bardakçı'nın kitabına dayanarak 924 bin Ermeni'nin öldüğünü iddia ettiğini belirten Prof. Kemal Çiçek, Anadolu'nun içinde bir vilayetten diğer bir vilayete yapılan sevkıyatlar ve Ermenilerin kendi isteğiyle Rusya, Erivan ve Gürcistan'a yaptıkların göçün de bu rakama dahil olduğunu vurguladı. Çiçek, Amerikan yardım cemiyetlerinin tablolarına göre, Kafkasya'ya en az 300- 325 bin Ermeni'nin gittiğini kaydetti. Çiçek, tehcir edilen Ermeni sayısının 700 bin civarında olduğunu savundu.

Haber: Seçkin Ergün, Bugün Gazetesi